29 Ekim 2011 Cumartesi

Eskişehir Notları - 1

* ES-EV Vakfı diye güzel biryer var, bir uğrayıp selam verin, çay için derim. Denk gelirse vakıf başkanı Özcan abi ile de görüşün. Adres: Kurtuluş mah. Vatan cad. Sidar Apt. A Blok No: 30/D

* Birlik Vakfı'nda da güzel etkinlikler oluyor. Pazar günleri Hukukçular Kulübü tarafından paneller düzenleniyor. Şu Facebook grubundan etkinlikleri takip edebilirsiniz mesela: http://www.facebook.com/groups/272354446132792/

* Hacı Havva Camii imamı Ferruh hocanın kıraati harika, bir gün kendisinden Kur'an-ı Kerim dinlemeyi çok isterim...

* Aynı şekilde Kurşunlu Camii müezzini İsmail abi de hem güzel okuyor, hem de çok iyi müezzinlik yapıyor.

* Odunpazarı Mezarlığı, gezerken huzur dolduruyor insanın içine. İbrahim Tenekeci'nin "Bilemem, neden ıssız caddedeki kalabalık / Niye cıvıl cıvıl mezarlıklar." satırları aklıma geliyor içindeyken. Aynı zamanda Şeyh Edebali'nin olduğu rivayet edilen bir türbe var içeride fakat şirk ve bidatlarla dolu olduğunu söylemem gerek (Türbenin önüne kum sermişler, isteyen oraya dileğini yazıyor/çiziyor. Kimisi türbeye karşı durup namaz kılıyor vs...)

* Odunpazarı'ndan aşağıya doğru inesi gelmiyor insanın...

* Soğuk havalarda içimizi ısıtacak güzel anılar edinmek gerek...

25 Ekim 2011 Salı

Kurşunlu'nun 100 yıllık fotoğrafları

Kurşunlu Külliyesi'ni bilirsiniz, yani beni tanıyorsanız en az bir defa ismini duymuşsunuzdur muhtemelen. Çakma bir modernlik içerisinde savrulan Eskişehir'de insanın nefes alabildiği nadir yerlerden birisidir orası. Odunpazarı'nı kesen caddeden yukarıya doğru çıktıkça zaman değişir ve 1525'e varır Kurşunlu'ya gelince. Kanuni'nin vezirlerinden Melek Mustafa Paşa (Kimi kaynaklarda da Çoban Mustafa Paşa olarak geçer) Odunpazarı'nın ortasına bu külliyeyi yaptırır. Bir de cami girişine şu kitâbe yazılır: "Bu hayırlı yapı, vaktin padişahı Sultan Süleyman vezir-i sani Mustafa Paşa tarafından Allah'ın hoşnutluğu ve rızası istenerek yaptırılmıştır."

Aradan zaman geçer, Mimar Sinan tarafından bir de kervansaray eklenir külliyeye ve şimdiki halini alır hemen hemen. Ve yıl 1536 olur. Kanuni muhtemelen Irakeyn Seferi'nden dönüyordur ordusuyla birlikte ve yol üzerinde tabii ki Odunpazarı da vardır. Yolu tam da buraya düştüğünde, yanındaki minyatürcü Matrakçı Nasuh, Odunpazarı'nı tasvir ediverir. Kurşunlu Külliyesi bellidir o minyatürde:


Kurşunlu yüzyıllar boyunca tam ortasındadır Odunpazarı'nın. Caminin o etkileyici kubbesi, caminin ön tarafındaki Mevlevîhânesi, kervansarayı ile birlikte tam bir Osmanlı yapısı, bir yaşam merkezidir.

Ve fotoğraf icad olunur, Osmanlı topraklarına kadar gelir. Her güzel eser olduğu gibi Kurşunlu'da fotoğraflanır birkaç kez. 1800'lerin sonlarından 1920'lere kadar çekilen bu fotoğraflara bakıp değişen pek birşey olmadığını görünce bir nevi tarihte yolculuğa çıkarız biz de her bakışımızda.

Alttaki üç fotoğraf 19. yüzyılın sonlarına ait. Odunpazarı mahalleleri arasında Kurşunlu Külliyesi görünüyor. Üçüncü fotoğraf, caminin ön tarafındaki mevlevihanenin önünde çekilmiş. Mevleviler ve muhtemelen mahallenin çocukları, belki de hemen oradaki sıbyan mektebinin talebeleri yer almış fotoğrafta. Dikkat çeken bir diğer ayrıntı, hemen semâhânenin üzerinde bulunan kule. Bu kule 1960'lara kadar saat kulesi vazifesi görürken, başarısız restorasyonlar yüzünden bugüne gelememiş...




Başka iki fotoğraf da hemen aşağıda. Bunlar da üsttekilerle muhtemelen aynı zamana geliyor, Sultan II. Abdülhamid zamanında çekilmiş iki fotoğraf. Üstteki fotoğraflarda yer almayan bir ayrıntı, cami yanındaki bakımsız yapı. Yine de bu iki fotoğrafa bakıp bir de caminin şimdiki haline bakınca şaşırıp kalıyorsunuz ve anlıyorsunuz ki, o cami gerçekten 500 yıldır orada ve ayakta!



Geçtiğimiz yazın ilk günlerindendi, 4 Haziran. Akşam namazı için Kurşunlu'ya çıkmıştık bir arkadaşla ve saat epeyce ilerlemişti. İşte o akşam, Kurşunlu civarında görebileceğiniz en güzel insanlardan biri olan Ali abi bir fotoğraf göstermişti bana. Küçük bir çerçeve içerisinde yine küçük bir fotoğraf. Bir fotoğrafa bakıyordum, bir de başımı kaldırıp camiye bakıyordum. Gerçekten çok ilginç... Ben de o anda fotoğrafın çekildiği yerde duruyordum ve bu alttaki fotoğraf, benim gördüğümden farksızdı, sadece bu fotoğrafta cami önündeki Mevlevîler vardı...



Son bir fotoğraf, 1920 yılına ait.


İşte, Kurşunlu'nun hikâyesi böyle... Şimdiden sonraki nesillere aktaracak elbet birçok fotoğrafı olacak Kurşunlu'nun, ayrıca 1920'den sonra çekilmiş ve bugüne kadar gelen birçok fotoğrafı da internet ortamında mevcut. Fakat bunlar başka, her biri neredeyse 100 yıldan daha eski fotoğraflar olduğundan dolayı çok daha farklı hisler uyandırıyor üzerimizde.

Bu camiyi ve bu külliyeyi yaptıranlardan, bugüne kadar gelmesine vesile olanlardan ve özellikle son yıllarda etrafını düzenli ve daha güzel hale getirenlerden, oraya hizmet eden herkesten, cami kitabesinde yazdığı gibi, Allah razı olsun.

Kaynaklar:

Ahmet ATUK, 101 ESKİŞEHİR
wowTURKEY.com
Eskişehir Mevlevihanesi

17 Ekim 2011 Pazartesi

Bir dergi çıktı, "Selamunaleyküm" diyerek!


Yel Değirmeni dergisi ilk sayısıyla raflardaki yerini aldı. Facebook sayfasından nerelerde bulunduğunu takip edebilirsiniz: Yel DEğiRMENi

Selamların en güzeli üzerinize olsun:
SELAMÜNALEYKÜM..

(Elinizde tuttuğunuz -belki daha sonra da tutacağınız- dergimizin daha ilk sayısında heyecanla yapılacak olan işlerin hazzıyla bu yazıyı kaleme alıyoruz.)

Tüm mazlumların yanında, tüm zalimlerin karşısında duracağımızı,özgür olup, özgürlük adına her şeyi yapmayacağımızı, azdan daha çok şeye inanacağımızı, kafatasçılara canımızın hep sıkılacağını, ümidin kolundan çıkmayacağımızı, ince belliyi yanımızdan ayırmayacağımızı, vefasızlık haline zehir kusacağımızı, Allah güç verdikçe bir şeyler karalayacağımızı, modern zamanın Yel DEğiRMENLERi’ne karşı savaşacağımızı,Don Kişot’a, karaşimşek Maykıl’a, Blackpanter Malcolm X’e, elbet yüzünü dönecek olan Hanzala’ya, Kadıköy’ün (sadece) çığlık atan martılarına, tüm eski kafalara, sokak şarkıcılarına, cepheden düşmeyen müdavim ihtiyarlara, çay içip devrim hayalleri kuran tüm delikanlılara, dallamaları sallamayanlara, Bolu Beyi’ne meydan okuyan Köroğlu’na, pet şişe kapağı toplayanlara, Kudüs Fatih’i Selahaddin Eyyubi’ye, şanlı tarihimizin fikir babası Osman Bey’e, Fetih’in arkasındaki sır Akşemseddin’e, Bilge Kral Aliya’ya, kırk kişiyle Çin sarayına giren Kürşat’a, Necip milletin Fazıl insanına, inandığı gibi yaşayan Ali Şeriati’ye, Bozkır’ın tezenesi Neşet Baba’ya, “acılarıma kardeş olur musun?” diyen “Zarif” adama, hayat okulunun gerçek mezunu İsmail Abi’ ye adayarak batan güneşe aldırmayıp, ay ışığına inanarak söz veriyoruz.