R
amazan ayıyla beraber, reklamlarda çıkan her ürünün huzur, şifa, hatta icabında hidayet dağıtma sezonu start alır. Bir Ramazan riyası şenliklerine daha cümleten hoş geliriz.Ramazandan önce, “ İşten çıkıp uyumadan iki tek atanı alkışlıyoruuuus”, “ Her şeyini bırakıp plajda bar açan arkadaşları alkışlıyoruuus” gibi reklam metinleriyle karşımıza çıkan koka ve de kola içeceği, Ramazan geldiğinde aniden evrime girip, ney eşliğinde “ Sevenlerin ortak tadı, uhrevi sofraların baş içeceği, neşeli iftar sofralarının vazgeçilmezi koka kola. Manevi iklimlerin nabzı, kalbinizin buluştuğu bu şişede atıyor. Haydi, siz de sevdiklerinizi bu mübarek koladan mahrum bırakmayın. Kendiniz için istediğinizi başkası için de isteyin, için, içirtin. Nice Ramazanlara…” gibi hidayete ermiş metinlerle piyasaya çıktı mı, benim öyle tepemde bir uyuşma, efendime söyleyeyim gözümde bir seyirme, cümle sinir hücrelerimde bir cızırdama peydah oluyor. Neredeyse “Orucunuzu koka kolayla açın. Kola çarpsın ki daha sevap .” denecek kıvamda bir fırıldaklık söz konusu olmaya başlar.
Başka zaman dini bir unsur gördüklerinde “ Bak nasıl dini suistimal ediyolar ya, dini alet etmeyin kardeşim!” deyip kılıç kalkan girişenlerin fırıldaklıkları Ramazan oldu mu nedense sırıtmaz. Neredeyse minare süsü verilmiş iki kola şişesinin arasına mahyayla “ Hoş geldin ya Şehri Ramazan “ yazmadıkları kalır. Sofranıza düşen nur damlası koka kola…” abartılığında yapılan bu reklamların tesiriyle bizlere aldırdıkları kolaların paralarıyla başkalarının iftar sofralarına bomba olarak düşerler... Düşünelim…

Ve yine aynı pazarlama sendromuyla diğer reklamların da Ramazan versiyonları çıkar. Mesela; bu mübarek aydan önce sadece dişimize ve falımıza bakan sakızlar, Ramazan’ da oruçlu dişleri temizleyen, iftar sonrası hazmını kolaylaştıran, huzur verici bir özellikle çıkar karşımıza ve “Dişinize de bakar ruhunuza da….” Şeklinde uhrevi bir vazife görmeye başlar.
Sonra banka reklamları ….” Ramazan alışverişlerinizi hokus pokus kartla yapın, world puan, world sevap kazanın.” Şeklinde boy gösterip, fes takmış minik, mor yaratıkları, iftar saatinde suratımıza karşı “ voadaaaa” diye bağırttırlar.
Akaryakıt reklamlarında , Ramazandan önce sadece benzinoğlu benzin olan benzin, Ramazan ayında sizi iftara yetiştiren manevi bir enerji haline dönüşür . “ Süper kurşunsuz, günahsız, vebalsiz, ultra dizel Lopek, sizi manevi iklimlerin huzurlu iftar sofralarına yetiştirir. Ayrıca her bir depo Lopek benzin alana bir kutu hurma da bedava…”
Aynı tuhaf dindarlık semptomları gazetelerde de baş göstermeye başlar . Ramazandan önce işte bilmem kaç kupona bilmem kimin tam boy posterini, kız tavlama yolları, sevgiliyle geçinmenin bilmem kaç altın kuralı kitapçıkları veren gazeteler, Ramazan ayına girince birden sisler içinde, nurani ışıklar sa
çan dua kitapları dağıtmaya başlarlar. “ Eşiniz mi yok, işiniz mi yok? İşte her tür hacet duası bu kitapta. Ramazan boyunca faydalanacağınız ( Ramazan bitsin hele, sonra fal ve büyü kitabı vercez, ona bakarsınız.) vazgeçilmez bir kitap. Üstelik sadece beş kupona. Bu kupona bu sevap kaçmaz.” gibi reklamlarla ekranlarda yerlerini alırlar. Sonra içindeki her yemeğin başına Ramazan eki getirerek tarifini verdikleri yemek kitapları dağıtırlar. Bildiğimiz tarhana çorbası, olur sana Ramazan tarhanası. Sonra Ramazan dolması, Ramazan pilici, Ramazan turşusu, Ramazan yavan ekmeği gibi… Bu Ramazanlı yemeklerin konulduğu masaların, yemek için oturulan sandalyelerin reklamlarında bile neredeyse Ramazan sandalyesi, Ramazan masası, , Ramazan komidini, Ramazan televizyon dolabı, Ramazan zigon sehpası, Ramazan 12 parçalık porseleni falan filan şeklinde, bu mübarek ayla başlayan abarık bir reklam kampanyası güdülür. Kısacası sadece ramazanlık yufka, erişte, reçel, turşu olmaz. Ramazanlık reklam da olur!MİNE SOTA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder