28 Haziran 2011 Salı

Mescid-i Aksa tehlikede!

Miraç Kandili ve Dünya Mescid-i Aksa günü dolayısıyla İHH'nın internet sitesinde yayınlanan Şeyh Raid Salah’ın Uluslar arası Mescid-i Aksa Sempozyumu’nda sunduğu tebliğin bir kısmını ben de aynen burada paylaşıyorum.


1. Mescid-i Aksa işgal altındadır, dolayısıyla tehlikededir. Eğer işgalden kurtulamazsa, tehlike devam edecek ve söz konusu tehlike ancak İsrail işgali ortadan kalkarsa sona erecektir.

2. Mescid-i Aksa’yı bağrında taşıyan Kudüs işgal altındadır ve tehlikededir. Bugün için artık Kudüs’ü çepeçevre kuşatan tehlike ile Mescid-i Aksa’yı saran tehlike arasında bir fark söz konusu değildir. Zira, tehlike tektir ve kaynağı da aynıdır; o da İsrail işgalidir. Bu işgalin güttüğü hedeflerin sonuncusu ise, ancak bütün bir Kudüs Yahudileştirilir ve Mescid-i Aksa’nın bulunduğu mekâna efsanevi mabet(!) inşa edilirse gerçekleşmiş olacaktır.

3. Bundan dolayı tarihî Siyonist projenin ve İsrail’in işgal stratejilerinin mimarlarından biri olan David ben Gorion şöyle der: “Kudüs’süz İsrail’in hiçbir kıymeti yoktur. Mabed’siz de Kudüs’ün hiçbir değeri olamaz.”

4. Kudüs’ün Yahudileştirilme planı, İsrail işgalcilerinin hesaplarına göre Mescid-i Aksa’nın yalnızlaştırılıp izole edilmesi hedefine yöneliktir. Mescid-i Aksa’nın yalnızlaştırılması ise, onun üzerindeki mutlak İsrail egemenliği için atılması gereken zorunlu bir adımdır. Bu yolla Aksa üzerinde egemenlik kurmak isteyen herhangi İslami bir yapı devre dışı bırakılacak ve daha sonra da arazisi üzerine efsanevi mabet inşa edilecektir.

5. Şu hususu iyi anlamak gerekir: Mescid-i Aksa’nın yerine inşa edilecek olan efsanevi mabet, Amerika’daki “Siyonist Protestanlar” (Evanjelistler) olarak bilinen yeni muhafazakârlar tarafından da kabul edilmektedir. Bunlar, Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine efsanevi mabedin yapılmasının, “Armagedon Savaşı”nın hızlandırılması anlamına geldiğine inanıyorlar.

6. Bu gerçek de göstermektedir ki, Mescid-i Aksa, Siyonist politikanın yanı sıra yeni muhafazakârlar tarafından da düşman ilan edilmiştir. Bu sebeple Aksa kıskaç altındadır, bu da onun gün geçtikçe daha büyük tehlikelere maruz kalacağının bir alametidir.

7. Ayrıca şu yanılgıya da düşmemek gerekir ki, bugün için Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırı ve düşmanlıklar -iddia edildiği gibi- sadece belli bir grup aşırı Yahudi’nin işi değildir. Tam tersine bu saldırıları sürdürenler, bizzat işgalci İsrail’in resmî kurumlarıdır.

8. Şu ana kadar Kudüs’ü de Mescid-i Aksa’yı da işgal altında tutan kurumlar bunlardır. Ayrıca Kudüs’ü Yahudileştirmek ve arazilerine, evlerine, mukaddesatına ve kurumlarına işgalci ellerini koyma hedefiyle her türlü yıkım yönteminin planını yapıp uygulamaya geçirenler de onlardır.

9. Mescid-i Aksa’ya yönelik her çeşit saldırının planlayıcıları ve uygulayıcıları da onlardır. Mesela, 1967 yılından günümüze kadar, Mescid-i Aksa’nın altında birbirine bağlı ağlar kuracak tünelleri kazma işini bizatihi onlar yürütmektedir.

10. Mescid-i Aksa’nın bölümlerinden biri olan “Burak Duvarı”na çeşitli yalanlarla “Ağlama alanı” adını verip orayı göz göre göre ele geçirme emelinin bir ön adımı olarak 11.06.1967 tarihinde el-Meğaribe mahallesini yerle bir edenler de onlardır.

11. Mescid-i Aksa’yı bütünüyle ele geçirme planının bir başlangıcı olarak onun kapılarından biri sayılan el-Meğaribe Kapısı’nın anahtarlarına el koymak suretiyle 1967’den bu yana söz konusu kapının idaresine tam anlamıyla egemen olanlar da onlardır.

12. Daha sonraları Mescid-i Aksa’nın bütün kapılarının idaresine el koyan, askerlerine bu kapıların önünde gece-gündüz nöbet tutturan ve âdeta Mescid-i Aksa kendi özel mülküymüş gibi dilediğinin girmesine müsaade edip dilediğini engelleyenler de onlardır.

13. Mescid-i Aksa’nın bütün kapılarının kontrolünü eline aldıktan sonra düşmanlığında sınır tanımayan ve bugün o bölgede olup biten her şeyi tam anlamıyla kontrol altına alma çabası içerisinde Mescid-i Aksa için zorunlu hâle gelen restorasyon malzemelerinin bile içeriye alınmasına engeller çıkartan, oruçluların iftariyeliklerine müsaade etmeyen, mescitte vaaz veren bir kısım davetçileri tutuklayan ve hatta bazı Müslümanları, el-Meğaribe Kapısı’nın yakınında namaz kıldıkları gerekçesiyle tutuklayacak kadar haddini aşanlar da onlardır.

14. En sonuncusu, 2007’nin başlarında yaşanmış olan birçok cinayeti Mescid-i Aksa’nın hareminde işleyenler de onlardır.

15. Mescid-i Aksa’nın altındaki tünellerde Yahudi havrası inşa edenler de onlardır.

16. Mescid-i Aksa’nın altındaki tünellerde bir İsrail müzesi kuranlar da onlardır.

17. 1967’den sonra Mescid-i Aksa’nın müştemilatından biri olan Tenkiziye Medresesi’ne el koyup daha sonra Aksa’nın namazgâhlarından biri olan bu medresenin namazgâhını bir Yahudi havrasına dönüştürenler de onlardır.

18. Mescid-i Aksa’nın her tarafına gizli veya açık kameralar yerleştirip ahalimizin mescit içerisindeki bütün hareketlerini gözetlemeye çalışanlar da onlardır.

19. Mescid-i Aksa’ya her gün istihbaratçıları, işgal askerleri ve özel birlikleriyle baskınlar düzenleyen ve hiçbir sınır tanımadan Kubbetü’s-Sahra’ya, Mescid-i Aksa’ya el-Mervani namazgâhına girip namaz kılan mümin erkek ve kadınların önünden pervasızca geçen ve hatta namaz kılmakta olan bir kısım Müslüman’ı tutuklayanlar da onlardır.

20. İsrail halkını zorla da olsa Mescid-i Aksa’ya girmeye teşvik edip dinî merasimlerini orada yapabilmeleri için her türlü güvenlik önlemlerini alanlar da onlardır.

21. Her gün binlerce yarı çıplak kadın ve erkek turisti Mescid-i Aska’ya fütursuzca sokanlar da onlardır.

22. Yine, 2007 yılının başlarında Mescid-i Aksa’nın müştemilatından biri sayılan el-Meğaribe yolunun yıkımını başlatan ve el-Meğaribe Kapısı’nı yıkıp söz konusu yol üzerine sağlam bir askerî köprü yapma niyetinde olduğunu açıkça ifade eden ve tankların, kamyonların ve iş makinelerinin bu sağlam köprü üzerinden kolaylıkla geçip Aksa’ya gireceğini ilan edenler de onlardır.

23. Mescid-i Aksa’nın namazgâhlarından biri olan Burak Namazgâhını bir Yahudi havrasına dönüştürme niyetinde olduklarını açıkça belirtenler de onlardır.

24. Keza, Mescid-i Aksa’nın müştemilatından biri olan Tenkiziye Medresesi’nin enkazı üzerine dünyanın en büyük havrasını inşa ederek Aksa’nın iç avlularını bu büyük havranın avluları hâline getirme arzusunda olduklarını açıkça ifade edenler de onlardır.

25. Ayrıca yalan ve hileyle Mescid-i Aksa’nın iç avlularını kamuya ait alanlar gibi lanse eden ve -söz konusu alanların Mescid-i Aksa’nın ayrılmaz birer parçası olduğunu çok iyi bilmelerine rağmen- bunların Kudüs belediyesinin yönetimine bağlı olduğunu iddia etmeye başlayanlar da onlardır.

26. El-Mervani Namazgâhına ve eski Mescid-i Aksa’ya açılan ve hâlihazırda kapalı tutulan birtakım dış kapıları açarak söz konusu namazgâhların Yahudi havralarına dönüştürülme planlarını yapanlar da onlardır.

27. Eski Kudüs’ün ve bütün Selvan semtinin altından Mescid-i Aksa’ya doğru uzanan tüneller ağını kazma faaliyetlerini aralıksız sürdürenler de onlardır.

28. Şunu özellikle vurgulamak gerekir ki, işgalci İsrail kurumlarının bugün yapmakta oldukları faaliyetler, sadece Mescid-i Aksa’nın yerine kurulması planlanan mabedin ön adımlarıdır.

29. Bu sebeple işgalci İsrail kurumları; arazi, servet ve bütün imkânlara sahip olmalarına rağmen şimdiye kadar bir mabet inşa etmiş değillerdir. Çünkü onların hedefi, sadece Mescid-i Aksa’nın yerine efsanevi bir mabet inşa edebilmektir.

30. Bütün bunların yanı sıra işgalci İsrail kurumları, Mescid-i Aksa’yı çepeçevre kuşatacak bir biçimde bir dizi Yahudi havrası inşa etmeye de gayret göstermektedirler.

31. Öte yandan İsrail, yıkıcı gayretlerini işgalci İsrail kurumlarıyla birleştirerek Kudüs’ü Yahudileştirme ve Mescid-i Aksa’nın yerine efsanevi mabedi inşa etme çabası içerisindeki aşırı Yahudi örgütlerinin güvenliğini sağlamaktadır. Çok sayıdaki bu örgütlerin en meşhur olanları el-Ad, Atrat Kuhenim ve Mabed Mütevellileri’dir.

32. Bütün bunlar Mescid-i Aksa’nın tehlikede olduğu anlamına gelmektedir. Bu da mescide ve Kuds-ü Şerif’e yardım etmenin her birimiz için acil ve kaçınılmaz bir vazife olduğunu göstermektedir. Hiç kimsenin bu görevden kaçınmasının bir mazereti olamaz. İmanın en zayıf noktası, işgal altındaki Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmaktır. Bu dava, İsrail’in onlar üzerindeki işgali sona erinceye kadar asla bitmeyecek bir davadır.

Hiç yorum yok: