20 Kasım 2011 Pazar

Tarihi Sıvamak


Geçtiğimiz günlerde bir hocamızla oturmuş muhabbet ediyoruz. Konu dönüp dolaşıp Odunpazarı'na geliyor. Odunpazarı denilince benim için sohbetin havası değişiyor tabii. Koskoca şehirde huzur bulduğum tek yerden bahsediyoruz ne de olsa.

Hocam da benimle aynı mevzulardan yakınıyor; bakımsızlık, bilinçsizlik, özensizlik vesaire. Hak ettiği ilgiyi şurada 4-5 senedir gören; onda da tevhidsiz tasavvufa, bilinçsiz gezmelere, turizm merkezine dönmelere kurban edilmek üzere olan bir yerden bahsediyoruz. Oysa ki Odunpazarı öyle basit bir yer değil. Bilinçli bir şekilde yok edilmeye çalışılan şehir kimliğinin Eskişehir'de ayakta kaldığı belki de tek yer. Orayı basit bir turistik mekan gibi gezmek, başlı başına haksızlıktır.

Turistik mekan demişken, Mustafa Kutlu Huzursuz Bacak kitabında İstanbul'un tarihi yarımadasından bahsederken bir benzetmede bulunur. Şöyle alıntılayalım:

Gökdelenlerin Pera-Maslak hattında oluşturdukları siluet, suriçi İstanbul’un kubbe ve minarelerden oluşan siluetine meydan okuyarak “güç bende” diyor.
Yani.

Yani bundan böyle İstanbul benim ardımsıra gelecek, beni takip edecek, bana inanacak.
Su
riçi melul-mahzun soruyor:
“Ya ben ne olacağım?”

Pera sırıtıyor:

“Yağlı müşterilerimizi gezdirecek, mistik-egzotik-otantik bir müze”


Eskişehir'in mevcut durumu da bir şekilde bana bunu anımsatıyor. Bilmiyorum, belki Türkiye'nin ve dünyanın birçok yerinde de durum bu şekildedir.

Yine de şekil olarak da İstanbul örneğine git gide yaklaşıyor Eskişehir. Odunpazarı'nı aradaki minik vadinin karşısından gören Karapınar mevkiinde yaklaşık bir yıldır yıkım çalışmaları yapılıyor fark ettiyseniz. Eskişehir'in en lüks noktası olacak orası; siteler, oteller, alışveriş merkezleri yapılacak oraya. Ve bir zaman sonra nasıl Pera-Maslak hattı Suriçi'ne tepeden bakıyorsa, Karapınar da Odunpazarı'na öyle tepeden bakacak. Tabi bunları zaman gösterecek...

Odunpazarı camilerinin kaderi

Biz gelelim asıl mevzumuza...

Geçtiğimiz yaz Odunpazarı'nın iç taraflarına doğru bir ziyaret yapmıştım. Tabi restore edilmiş kısımlar kadar düzenli değil her yer ama yine de genel olarak bir kenar mahalle havası da yok. Orta halli diyelim kısaca.

Odunpazarı'nda dolaşıyor olmam vesilesiyle birçok da camiye rastladım tabiki. Hepsi birbirine benzer, dikdörtgen planlı yapılar. Hem birbirlerine yakın tarihlerde yapılmış gibi duruyorlardı. Bir tanesinin kapısına kadar gittim, dış kapısını kilitliydi. Giremedim doğal olarak.

Başta hocamın muhabbetinden bahsetmiştim, muhabbetin bir kısmında bana restore edilmekte olan bir cami olduğunu söylemişti Odunpazarı'nda. Merak ettim tabiki. Gidip görmek gerekiyordu artık.

Bir süre araştırıp, isminin Hacı Hasan Camii olduğunu öğrendikten sonra yola çıktım ve camiyi buldum. Yolun bir kısmına kadar ilerleyince, buranın yazın geldiğim cami olduğunu da hatırlamıştım. Ama camiyi gördüğümde, bu halini hiç görmediğimden emindim. Henüz yeni restore edilmişti, belli. Çok daha farklı, güzel görünüyordu.

Muhtemelen Eskişehir'deki camilerin kaderiyle aynıydı onunki de. Güzelliğini örtmek için duvarları sıvanmıştı ve hatta daha önce Kurşunlu Camii'nde rastladığımız şekilde, iç kısmındaki süslemeler yok edilmiş bile olabilirdi. Kurşunlu Camii'ndeki bu uygulamanın fotoğrafı hemen aşağıda. Mihrabdaki süslemelerin üzerinin nasıl kapatıldığı ortada...



Odunpazarı'nda sadece benim bildiğim 10 kadar 100 yıldan daha eski tarihe sahip cami var. Acaba bunların tümü farklı mimari özelliklere sahipti de, onlar da mı sıvanıp şimdiki hallerine getirildi diye düşünmüyor değilim. Selefleri camileri kapatıp müzeye, daha da kötüsü ahıra çeviren yöneticilerin duyarsızlığından şüphelenmemek için bir sebep söyleyin bana...

Hacı Hasan Camii'ni bu güzel görünüme kavuşturanlardan Allah razı olsun. İç kısmını da daha düzenli hale getirirlerse çok daha güzel olacak tabiki. Darısı da ilgisiz kalmış tüm camilere, özellikle de Odunpazarı camilerine...

Hacı Hasan Camii Fotoğrafları

Hiç yorum yok: